Etiyopya’dan Akdeniz’e uzanan yolun durağı Kahire…
Her zaman olduğu gibi ğurub eylemek için eteklerinin Kahire’den çekerken Şems, tatlı bir telaşe bırakır Kahire’nin caddelerinde, meydanlarında…
ilim yuvası olan Ezher’den çıkan dünyanın dört bir yanından gelmiş öğrenciler, Mısır’ın bitmek bilmez tarihini gezip görmeye gelen turistler ve Ummu-Dünya’nın (Dünyanın Annesi) o güzel insanları, tatlı bir koşuşturma alır hepsini. Kimisi evinin yolunu tutarken kimisi de Han El-Halil’de kitapların arasında Şişe (Nargile) keyfine doğru yola düşer. Bu Ğurub vaktinin şüphesiz en güzel anlarının yaşandığı yerlerden biri Tahrir Meydanı ve hemen arkasında bulunan Nil’in kıyısıdır. Korna sesleri arabaların lastiklerinden çıkan tozlara ve son ses çalan müziklere karışır Tahrirde. Akşam namazı için Tahrir meydanda bulunan Mescid-i Ömer’e girenler namazdan sonra ayakkabısını kaybetmemek için kapıdaki emanetçiye sıkı sıkıya tembih ederler ayakkabılarını teslim ederken. Fransız sömürgesinden kalma pasaport binasından ikametlerini uzun uğraşlar sonucunda alanların neşesi ısıtır bu meydanı. Tahrir Meydanı’ndan Nil’e doğru gitmek istediğinizde, 2011 Mart’ta Hüsnü Mübarek’e karşı verilen mücadelenin şiddetini duvarlardaki yazılardan anlayabilirsiniz. “Ölüm yada Hürriyet”…
Atarsınız kendinizi ABD konsolosluğunun önünden Kahire’nin kornişine dalarsınız Nil-i Mübarek’e bakarken zamana! Hatırlarsınız, Seyyidet-ü Nefise’nin Nil’de ki suyun bereketlenmesi ve taştığı zaman dinmesi için nasıl dua ettiğini. O sırada etrafta bir çaycı ararken, gözünüze Eminönü’yü andıran mısır satıcıları takılır. Yürüme alır sizi Nil’in tarihi sahilinde. Nil’de sizi tekne turuna çağıran insanları selamlayarak devam edersiniz yolunuza o an şüpheye düşersiniz ve kendinizi sorgularsanız; İstanbul’da mıyım ben acaba?
Ve güneş şulelerini toplarken Kahire’den yudumlarsınız çayınızı size sunulan taburenin üzerinde…
Kahire; Kayıp tarihin saklandığı tozlu sandık…
Etiket: kahire
Mısır
MISIR مصر أم الدنيا
“Mısır, Nil’in bir armağanıdır” böyle demiş ünlü Yunan tarihçi Herodot. 7.000 yıllık kadim bir tarihi olan ülkenin yerleşimi, Nil hattı boyunca güneyden kuzeye doğru sıralanmaktadır. Ülkenin en büyük ili Kahire’dir. Coğrafi konum olarak önemli bir yere sahip olan ülke, Afrika’nın kalbi olarak nitelendirilir. Bu sebepten ötürü, tarih boyunca; Antik Mısır, Roma, Tolunoğulları, İhşitler, Eyyübiler, Memlukler ve Osmanlılar gibi devletlere ev sahipliği yapmıştır. Hal böyle olunca ülke tarihi eser ve kültür bakımından oldukça zengindir. Ama maalesef şu anda tarihten kalma bazı camiiler günümüzde Ayasofya gibi müze olarak kullanılmaktadır. İşler halde olan camilerin durumu da hiç iç açıcı değildir. Kimisi metruk halde olup kimisi de nezih değildir.
1. İmam-ı Şafii
Gazze’de doğup Kahire’de vefat eyleyen büyük imam, İmam-ı Şafii, vasiyetinde talebeleriyle birlikte kendi camisinin içerisine defnolunmayı arzuladığından dolayı, kabri ders anlattığı caminin içerisindedir. Caminin içerisinde ve etrafında gezinirken, İmam-ı Şafii’nin huzurunda olduğunuzu her an hissedersiniz.
2. Selahaddin-i Eyyubi Kalesi:
Bu muhteşem kale Kahire’nin neresinden bakılırsa bakılsın her yerden etrafa saçtığı o muhteşem ihtişamıyla ben buradayım diyor… Kale El Mukattam Dağının yamaçlarında ilk olarak 1171 yılında Selahaddin-i Eyyubi tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra sırasıyla; Memluk Sultanlığı ve Osmanlı Devleti kalede tadilat çalışmalarında bulunmuştur. Kalenin içerisinde 2 camii, saray evleri, Askeri müze, Mehmet Ali Paşa’nın zindanları ve muhteşem Kahire manzarası vardır.
3. Sultan Nasır Muhamed Kalavun Camii.
Selahaddin-i Eyyubi kalesinin içerisinde bulunan camii Memluk Sultanı Kalavun tarafından yaptırılmıştır. 15 YY başlarında yapılan camii üstü açık olup iç revakları tutan sütunlara Mısır’da tesir bırakmış medeniyetleri simgeleyen semboller bulunmaktadır.
4. Mehmet Ali Paşa Camii
Camii Osmanlı’nın Kahire’de çakılmış bir nişanesidir. Camii ’de son dönem Osmanlı mimarisi olan Barok ve Rokokonun etkisi görülmektedir. Camii’nin inşasına Araplarda namı diyar Muhammed (Mehmet) Ali Paşa zamanında başlanılıp, açılışı Mısır Hidiv’i Abbas Halim Paşa zamanında olmuştur. Muhteşem konumuyla kendisini ziyarete gelenlere doyumsuz bir manzara sunmaktadır.
5. Amr bin As Camii.
Mısır’ın Fatihi Amr Bin As’ın adına yapılan bu camii Afrika kıtasının ilk camisi olup aynı zamanda ilk minareli camidir. Konum itibariyle Fustat’ta (Yeni Kahire) bulunmaktadır. Cami’de aynı anda 10.000 kişi namaz kılıp ibadet edebilmektedir. Ayrıca camii bulunduğu konum itibariyle Kıpti kilisesine komşuluk etmektedir.
6. Mescid-i Hüseyin:
1154’te Fatımiler tarafından inşa edilip minareleri Osmanlı döneminde yaptırılan bu camide, bir rivayete göre Hz Hüseyin’in başı bulunmaktadır. Mescidin yeri Han El Halil çarşısının yan tarafı ve Ezher Camisinin karşısıdır. Mescitte cuma günleri namazdan çıkan halk yanlarında getirdikleri azıkları camii cemaatiyle paylaştıktan sonra caminin içerisinde birçok tarikatın kurmuş olduğu halkalardan birine dâhil olarak zikir çekmeye başlar.
7. Ezher-i Şerif:
Kahire deyince kim olursa olsun aklına gelen ilk gelen şey, tabi ki Ezher-i Şerif’tir. Camii, Fatımilerin 972’de yaptırdığı külliyenin bitişiğinde bulunmaktadır. Mescidin içerisinde Ezher uleması namaz aralarında muhadaralar (dersler) düzenlemektedir. Caminin içerisinde bir tarafta ders çalışan öğrencileri diğer tarafta ders anlatan muallimleri görünce kendinizi ilim yuvasında hissedersiniz.
8. Han El Halil Çarşısı:
Bu çarşı ilk olarak Memlukler döneminde kervansaray olarak inşa ettirilmiş olup Osmanlı dönemine gelindiğinde ise bölgenin önemli ticaret merkezi haline gelmiştir. Tarz ve esnaf yapısı itibariyle İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı andırmaktadır. Mehmet Akif Ersoy’un Mısır’da sürgün yıllarında iken uğradığı kıraathanede çarşının içerisinde bulunmaktadır.
Ahmet Yasir FETEN